Çiğdem, nergis ve sümbüllerin
Baharın kanatlarında tomurcuğa durduğu
Işkın mevsiminin seher vaktinde
Meltem rüzgarlarının
Gönül hanelerimizde türküler okuduğu
Dağlardan süzülen kar sularının
Divane aşık misali
Toprağın damarlarından sessiz ve sedasız sızdığı takvimleri bilir misin sen evlat
Bilemezsin ki!
Oysa,
İnsanı ve toprağı ilahi ışıklardan beslenmiş
Yarin ve yarenin kalplerde bir inci tanesi gibi saklandığı
Bakışların nida, kelamların şifa olduğu
Hasretlerin, ibibiklerin ötüşlerinde yuva kurduğu
Kavuşmaların, sütün kaymak tutmasıyla anlam bulduğu
Anadolu irfanı, yüzyılın isyanının doğurduğu çocuklarız biz
Dijital çağın kaypak ilişkilerinde
Toprak da, insan da, söz de kirlendi oysa
Çakallığında bir mevsimi vardı eskiden
Lakin dört mevsim çakallarla dans ediyoruz artık
Şeytanın düşmanlığını arar olduk
Ekmeğimizi paylaştığımız dost değil
Ne de söz kalbin aynası!
Kelam, kelimelerden ustaca üretilmiş matematikten ibaret
İlim, irfan, muhabbet!
Mazide kalmış bir koca yitik
Tanrısız dünyanın
Mabetsiz şehirlerinin çocukları!
Yaralarınızı, sancılarınızı ve acılarınızı görüyoruz
Siz görmeseniz de!
Kör karanlıkta
Yapayalnız bir baykuş gibi
Çaresizsiniz!
Lakin!
Çarelerden uzak
Ötelerden gönderilmiş mesajlardan da bi-habersiniz
Hayatlarınız, umutlarınız ve inançlarınız kurşunlanırken
‘Çav Bella’ romantizmi
‘Carpe diem’ halüsünasyonları
Ve Gazeli çocukların katliamıyla
Dünya cehennemine hoş geldiniz.